|
ATATÜRK TARAFINDAN KENDİ İLKELERİNİN TANIMI
1.CUMHURİYETÇİLİK
Türk Milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur. (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları sh.352) Türk Milleti'nin yaradılışına ve karakterine uygun idare, cumhuriyet idaresidir. Bu günkü Hükümetimiz, doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devler teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ve millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk,halk yönetim demektir. Demokrasi prensibi, egemenliği kullanan araç ne olursa olsun, esas olarak milletin egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını gerektirir. Bizim bildiğimiz demokrasi siyasaldır. Onun hedefi milletin idare edenler üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal özgürlük sağlamaktır. (Afet İnan -M.Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım. sh.71,73)
2.MİLLİYETÇİLİK
Türk milliyetçiliği, bütün çağdaş milletlerle bir ahenkte yürümekle beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başla başına bağımsız kimliğini korumayı esas sayar. Bu nedenle milli olmayan akımların memlekete girmesini istemeyiz. (Ş.Süreyya Aydemir-Tek Adam C.3. sh.450)
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz, Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa o topluma dayanan cumhuriyette o kadar kuvvetli olur. (Afet İnan-M.Kemal Atatürk'ten yazdıklarım sh.88)
Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır. (M.Kemal Kop-Atatürk Diyarbakır'da sh.4)
3.HALKÇILIK
Halkçılık demek devletin bütün kudret ve egemenliğinin halktan geldiğini, Türk camiası içinde, fert, aile ve sınıf ayrıcalığı bulunmadığını, kanun önünde herkesin eşit olduğunu ifade etmek demektir. Bu formül demokrasinin ifadesidir. (A.Rıza Türel-İzmir Barosu Dergisi sayı 8, sh.413)
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. (Afet İnan -Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları sh.351)
Türk halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirine karşı hürmet ve fedakarlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek olan sosyal bir toplumdur. (Söylev ve Demeçler C.I, sh.221)
Bence,bizim Milletimiz birbirinden çok farklı çıkarları olan ve bu itibarla birbirleriyle mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara malik değildir.Mevcut sınıflar birbirinin tamamlayıcısı niteliğindedir.(Söylev ve Demeçler C.2.sh.82)
4.LAİKLİK
İslamiyet dinini yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yüceltmenin kesin elzem olduğu gerçeğini gözlüyoruz.Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdani kanaatlerimizi,karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir an evvel ve kesinlikle kurtarmak, milletin dünyevi ve uhrevi (ahret ilgili) saadetin emrettiği bir zorunluluktur. (Söylev ve Demeçler C.I. sh. 330)
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz bir milletin devamına imkan yoktur. Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfını din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. (kılıç Ali - Atatürk'ün Hususiyetleri, sh 116)
Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar (Söylev ve Demeçler C.III. sh.76)
5. DEVLETÇİLİK
Bizim izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve dağıtım araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar içinde düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüsü ve faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensiplerine dayalı kollektivizim, kominizim gibi bir sistem değildir. Özet olarak bizim güttüğümüz "devletçilik" ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındırlığa eriştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti fiilen ilgilendirmektir.
Devletin siyasal ve düşünsel hususlarda olduğu gibi bazı iktisadi işlerde de düzenleyici rolü prensip olarak kabul edilmelidir. Buradaki güçlük; devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet sınırını çizmek ve dayanacağı kuralları tespit etmek, diğer yandan da vatandaşın ferdi teşebbüs ve faaliyet özgürlüğünü kısıtlamamak, devleti yönetmekle yetkili kılınanların düşünüp tayin etmesi gereken bir meseledir.
Prensip olarak devlet, ferdin yerine geçmemelidir. Fakat, ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. Bir de ferdin kişisel faaliyeti, ekonomik gelişmenin esas kaynağı olarak kalmalıdır. Fertlerin gelişmesine engel olmamak, onların her bakımdan olduğu gibi özellikle ekonomik alandaki özgürlük ve teşebbüsleri önünde, devletin kendi faaliyeti ile bir engel vücuda getirmemesi, demokrasi prensiplerinin önemli esaslarıdır. O halde diyebiliriz ki, ferdi teşebbüs gelişmesinin bir engel karşısında kalmaya başladığı nokta, devlet faaliyetinin sınırını teşkil eder. Bu bakımdan genellikle belli zaman ve alanda sürekli bir özel nitelik gösteren ekonomik bir işi, devlet üzerine alabilir. (Afet İnan - M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım. sh 6,67)
6. İNKILAPÇILIK
Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçim ile uygar bir toplum haline getirmektir. İnkılaplarımızın asıl hedefi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan bu zihniyette bulunanlar olmuştur. Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamiyle kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyinlere gerçeğin ışıklarını sokmak imkansızdır
| |